24 Nisan 2024 Çarşamba

n'için tekrar? *Bengi. Yazmak. İtki.*

 Selâm. Hoş geldin.

 Buraya geldi isen, bilet satın almış ahvali ile ilintik bir anlam kurdun. Kapılar kapanmıştır, kapıların kapanması yetmiyormuş gibi kapıların demirlerine de prangalar bağlanmıştır. Anahtarı yuttum, ne yazık! Tek perdelik bir oyun olacak çünkü tek perdemiz var: Ha-ha. Mukadderat o -ki annem perdeleri bana astırıyor, annem yağmur olup yağıyor, "Ve zerdali çiçekleriyle./.."*

Neyse konuya dönelim, Türkiye'de "Dönme olmak" konu bahşişi ile ele alınan bu konu elimizde kaldı. Hemen Nâzım'a başvurup "Ellerinize ve Yalana Dair" adlı şiiri yorumlayıp ellere olan yakınlarımızı besleyelim. Saçmalıyorum(Yazıyı burada terk eder iseniz büyük bir şey kaçırmış olacaksınız. ol-Sebepten "Ben senim, sen de ben; aranıp durma boşuna.(Hayyam)) -Ben burada Hayyam'dan ayrılıyorum, hemen yönümüzü Batı'ya dönelim, severiz: Paris, Roma ve ah! Prag. "Başkalarının Hayatı.- 

Bu blog(ğ)'u tekrardan canlı kılma sebebim "Yazmasam, çıldıracaktım! Yazdım da çıldırdım! Yazmak, aralanmaktır. Yaz dostum..." gibi tematikler bâb'ında kurulmayıp, sadece beynimdeki farklı bedenimde büyüyen Cemâl'in ve beynimde şekillen Agâh'ın iç-Dökmeleridir.(Farkındayım, "Edebiyat" bir iç-Dökme hâli değildir. Nedir peki? Zor.) 

Bengi mevzuu "Tekrar eden An'lar bütünü," olarak yorumlanıp başlıkta kullanma sebebim yazıları(m)ın başka kimseler tarafından okunması sırasında o kişiler tarafından tekrar "Canlı" ve "Mevcud" kılanması anlamı taşımaktadır. İçerisinde herhangi bir olay örgüsü olan yazı okuduğumuzda karakterlerin veyahut olayların biçimleniş şekli hakir görülmeyecek olup beynimizde ince bir sızı gibi dolaşan karakter dogmasını "Hayat"ımızdaki bir An'a tebelleş etmektedir. Bilimsellikten uzak "Romantik"liğe yakın biçimlenen bu kelimeler bütünü, bütünden kopup zihnimize ulaşıyor, Mehdi'yi bekliyoruz!


17 Nisan 2020 Cuma

anlar bütünü

bir karga çığlığının dillendirilmiş sözcüğü,
bilinmeyen bir dilin ağıtı,
ruhumda cüzzama sebep olur iken,
sevdiğim benden dörtnala kaçmakta.
içkievleri içerisinde meclisler
sahte kişilikler
daktilo seslerinde ritimsel harmonia
trafik ışıklarının yeşile çalmasındaki mendilci çocuğun hüznü.
ama gene de sararmış fotoğraflarda bulmak sevgiyi,
tutmak ve onarmak çatlamış bölümleri
tutmak ve öpmek en mağrur yerlerinden.
düşlerim kaçamak yapıyor her gece
yarıları Polis Beyler genelevleri basıyor.
iplere asılmış beyaz çamaşırlar
petrol ile bezenmiş
kefenin cebinde milyonlar harcanırken
kızcağızım hüzünlü bir ses ile bebeğini arar.
nerededir artık ölümün esir aldığı sevdiğim,
benden kaçırdığı kendisinin gebe bıraktığı.
nerededir benim düşlerim guetamala mı, fas mı?
sömürüyor iken smokinli Beyler bakir toprakları,
düşerim intiharı gözlüyor.
öteki yirmi dokuz yaşını gözlüyor, yirmi dokuz şubatta öldüğünü görüyor.
kalmamıştır ve yitirmiştir anlamını
sevgi doğmamıştır nicedir içinde
nefret sarmış gibi heykelleri
artık kim tapar heykellere!

sesler duvarlara asılmış resimler sanki
usta bir ressamın ellerinden çıkmasından çok uzak
yaralı ağızlar ile dillenmiş gibi
sıvacı üstünü kapatırken kırk gecelik resmin.
bir kadının merdiven silişindeki eğilmiş bel,
bir kadının ellerinin nasır ile çevrelenmesi,
bir kadının yüzük parmağının şişmesindeki kangrensel toplantı,
bir kadının oğlunu okutma gayreti...
geceleri sabahlara kadar hamallık yapan bir adamın kanlı gözleri,
içkievinde sabahlara kadar peltekleşmiş sesin aç gözleri,
ikisi de birdik çağımızın umulmaz veremi:
evi nepal'de olan slovakyalı bir salyangozun hikayesi.

6 Nisan 2020 Pazartesi

tutarsız bağıntılar -iç dökme1

içeride sesler, içki sesleri, meclis konuşmaları üzerine çevrelenmiş
geçen günler beni tüketmiş, tüket, -miş
çağımız yalan ile tutunmuş insanların ikiyüzlülüğü ile savrulmakta
sevdiğim kayıplara karışmış,
elimde afişler, duvarlar ilan asmakta.
tarikatlar sanki paraya mensup olmakta
halvete girerken yalnız değil artık kimse de,
anneceğim kurtar beni var ise bir boy aynasıyla.

yorulmanın verdiği kelimelere sığınıyorum,
zaman akmakta, akmak, ahmak.
insanlar çevreliyor koskoca yalnızlığımı
kırmızı çizgiler engel oluyor onlara
dostlar uzaklaşıyor geçen mevsimler gibi
geldiklerinde ise değişiyor dünyam.

çoktan kaybediyorum gelecek zamanı,
bahar veyahut yaz aydınlık getirmiyor dünyama,
nicedir karanlıktır dünyam,
esen rüzgar çatırdatıyor rüzgar sandallarını
doğa bile niyedir engel oluyor garibanlara
korkular ile çevreleniyor dünyam
midemdeki yumru engel oluyor gıdalara
beslemezken patronları beni ise sanki sona yolculukta...

önümdeki duble artık bana sorular soruyor
anlamını kavrayamadığım sorular, çok zor sorular
elime kalem bulaşıyor, bağışla.

7 Mart 2020 Cumartesi

paranoyak Seyfullah nasıl içti?

zaman dar ve hızlı gibi bir dere yatağı
güncesinde bir adam elinde sopa ile suya yazı yazıyor:
o benim!
o benim ve evi yakılmış sokaklarda terk edilmiş
bir kedi kadar korku dolu ve bir İbrahim gibi
putsuz.
güçsüz ve bir o kadar da güçlü, amacı idam edilmek
bile olmayan bir adam. günsüz ama ev'li,intihar.
daire sekiz'de oturan Seyfullah acı içerisinde
evini saran bu koku, korku.
dündü herhalde sevgilisini kaybetti Seyfullah
ama yeri belli, mezar. ama nedir bu telaş
pazar yerlerini dağıtan Seyfullah anlamadı, yas
'ta siyah gözlük, siyah ceket, yeşil kravat; yaşasın İslam,
kahrolsun Ortadoğu! bunları düşünmek nedir diye sorsa Seyfullah
kendine sevgilisi aklına gelir gibi Rabia. bu şişelere bakıyor Seyfullah
bir zanaatkarın elinden çıkmış kadar usta bir seri üretim kadar insan.
sevgilileri görmekte Seyfullah parklarda, sinemalarda ve genel evlerde ama
bir bakıştır bakılan ve çaput yakılmış kadar ıslak, nemli, alev; sıcak.
gri renge boyanmış enkaz binalarını görmekte Seyfullah,
düşsel bir imge vaziyetinden yoksun gibi insan kadar kötü ve ahmak! İnsanlar kadar.
(blues dinletisi)
yolları arşınlamak düşüncesi asfaltın sıcaklığı
Seyfullah meyhanede yok artık düşünceleri
garsonlar önünde Seyfullah'ın makamlar emrinde sanki
sarhoş olmuş gibi içmeler gülmeden. Seyfullah bağırır artık Garson!
:varsa elinde o'nu getir beraber ölelim!

28 Şubat 2020 Cuma

tırpan ve acı - acı'tan

yorulmuştuk, koştuğumuz yollar mahiyetsiz idi
vurulanlar vardı, kan ağlayanlar ve ağlatanlar, gazeteler
bir sürüngen edası ile rahatlatıyor ve giriyordu mahzenlere
koridorlar geçiliyor, geçiliyor, geçiliyor o kadar çok
geçiliyordu ki bir kere yetmiyordu geçmeler
dünya aynı eda ile dönüyordu ama kimin etrafında?-meçhuliyet
gökyüzü bana bakın diye şiirsel bir anlam sunuyordu. bize mi?
insanlar canilermiş gibi ahlaksal çapkınlığını çehresel anlamda
bir diğerine iletirken şiir niyeydi? gökyüzü kimeydi? biz kimdik sahiden!
bunlar unutulmuştu. dünyanın da aynı eda ile döndüğü yoktu. insanlar
yoktu. şeyler vardı.
dünyayı oluşturmak için biriktirilmiş nesneler sadece kendi aralarında
konuşuyorlardı o kadar. o kadar sessizlerdi ki, musikisi herkesi sağır ediyordu.
bizi bile sahiden.
canım, sadece bir çay seremonisine katılmak isterim öldürülmeden önce,
pişmanlıktan değil de mahcubiyetten bakılmasın yüzlerimize,
kapılar kapanmasın diye sokulmuş gibi elimizde bir sancı
motifli halılar, işçi iplikleri, kunduracı elleri. selam sana ey milan kundera!
selam anneceğim, mektuplar nicedir çıkmıştır çağımızdan. eskileri sen
bilirsin hoşbakımlı eller güzeldir öteden. saklama ellerini
boğalım nasırlar ile düşmanı
nasıllar diye sorsalar.
nasılsın anneciğim, nice misin?
aydınlatmak geceyi mum ateşi ile, eyvallah.
ısıtmak geceyi mum ateşi ile, tövbeler tövbesi.
ısınmak için güneş neyimize yetmiyor, teşekkürler allah'ım.
aydınlanmak için gautama buddha, acz**mendi beni yetmiş'lere ışınla!
kurbağının yerinden zıplaması ve tekrardan yere düşmesi arasındaki
zamansal çizgi. aynı çizgisel dizin içerisinde bir kadına bakmaklar.
gözlerin telaş içerisinde zindandan kaçması ve meyve reyonları!
hepsi birbirinden güzel meyveler...
şeftaliler, portakallar. ah kadınlar.

yangın söndürüceler içindeki alevi söndüremezler, vesselam..!
kög*
darkenar:
*soy-at. ben atlara ve uzaklara hayrandım.
**seçkin bir kimse değilim ismimin baş harfleri acz tutuyor. bağışlamanı dilerim.

Arama Sonuçları

Web 

3 Ocak 2020 Cuma

dönen günün ardındaki gündönümünün şiiridir

bir oda içerisinde iki lüküs
iki baş milyonlarca kaygı, anı, acı ki ne acı!
konuşmalar düzeltme umudu ile perçinlemiş
uzak yollardaki atlar dörtnala koşar nallarda ters çevrilmiş bir intihar.

dışarıda soğuk bir savaş gibi soğuk
kan gibi sıcak şu ihtilal.
yaşam ağır aksak yürür gölgemizde
zaman yağmur olmuş akar göklerden
bulutlar karardı yağmur kömür gibi karaydı.

rüzgâr başladı artık sertçe eser doğudan
tahta ev oynadı azıcık yerinden
kaplumbağanın üzerindeki dünya sallandı aniden
kırık aynanın karşısındaki keskinleşmiş görünüşü ile kalktı adam yerinden
bana mısın? dedi masa gizliden, hinden, nefretten.
ayaklar masada,
bacaklar titrek,
eller kuvvetli,
halat sertçe,
adam serkeş ki ne serkeş!
boynundaki halat dönence gibi boylu boyunca,
Bir kırılma: TIK
Bir yaşamdır: YOK

7 Aralık 2019 Cumartesi

usturacı berberin ustaca korktuğunun şiiridir

celepler ki sıvışık natırlar ki nadan -ismet özel

çocuk bakar bana uzaktan
biraz mağrur, heyecan, acı ve keder
çocuk ne anlar kederden demeyin
yaşım genç çocuktum keder oldum
yaşım yaşlı yaşlı idim keder buldum

jiletli güller sever imiş aşıklar
dikenlere meyledermiş
bulamazmış lakin onları
bulsaylarmış dikenleri akarmış kanları, kanlar doldururmuş gölleri, göller donar ayna olur ayna beni kan yapar

satarmış allah'ı bir adam
sallarmış arkasından ya hani
oturmuş iskemleye bekler berberi
berber iyi usturacaymış
almış allah'ı satan adamın kellesini

beyoğlu'nun arka sağında lağımlar
rögar kapağının üstünde kadınlar
şevhetli bakışlar
berber yürür korkar korkar çok hızlı adımlar
elinde kana bulanmış damarlı bir ustura.

n'için tekrar? *Bengi. Yazmak. İtki.*

 Selâm. Hoş geldin.  Buraya geldi isen, bilet satın almış ahvali ile ilintik bir anlam kurdun. Kapılar kapanmıştır, kapıların kapanması yetm...